SAHİH-İ MÜSLİM

Bablar Konular Numaralar  

ZÜHD VE RİKAK BAHSİ

<< 2964 >>

NUMARALI HADİS-İ ŞERİF:

 

10 - (2964) حدثنا شيبان بن فروخ. حدثنا همام. حدثنا إسحاق بن عبدالله بن أبي طلحة. حدثني عبدالرحمن بن أبي عمرة؛ أن أبا هريرة حدثه؛

 أنه سمع النبي صلى الله عليه وسلم يقول "إن ثلاثة في بني إسرائيل. أبرص وأقرع وأعمى. فأراد الله أن يبتليهم. فبعث إليهم ملكا. فأتى الأبرص فقال: أي شيء أحب إليك؟ قال: لون حسن وجلد حسن ويذهب عني الذي قد قذرني الناس. قال فمسحه فذهب عنه قذره. وأعطي لونا حسنا وجلدا حسنا. قال: فأي المال أحب إليك؟ قال: الإبل (أو قال البقر. شك إسحاق) - إلا أن الأبرص أو الأقرع قال أحدهما: الإبل. وقال الآخر البقر - قال فأعطى ناقة عشراء. فقال: بارك الله لك فيها. قال فأتى الأقرع فقال: أي شيء أحب إليك؟ قال: شعر حسن ويذهب عني هذا الذي قذرني الناس. قال فمسحه فذهب عنه. وأعطي شعرا حسنا. قال: فأي المال أحب إليك؟ قال: البقر. فأعطي بقرة حاملا. فقال: بارك الله لك فيها. قال فأتى الأعمى فقال: أي شيء أحب إليك؟ قال: أن يرد الله إلي بصري فأبصر به الناس. قال فمسحه فرد الله إليه بصره. قال: فأي المال أحب إليك؟ قال: الغنم. فأعطي شاة والدا. فأنتج هذان وولد هذا. قال: فكان لهذا واد من الإبل. ولهذا واد من البقر. ولهذا واد من الغنم. قال ثم إنه أتى الأبرص في صورته وهيئته فقال: رجل مسكين. قد انقطعت بي الحبال في سفري. فلا بلاغ لي اليوم إلا بالله ثم بك. أسألك، بالذي أعطاك اللون الحسن والجلد الحسن والمال، بعيرا أتبلغ عليه في سفري. فقال: الحقوق كثيرة. فقال له: كأني أعرفك. ألم تكن أبرص يقذرك الناس؟ فقيرا فأعطاك الله؟ فقال: إنما ورثت هذا المال كابرا عن كابر. فقال: إن كنت كاذبا، فصيرك الله إلى ما كنت.

قال وأتى الأقرع في صورته فقال له مثل ما قال لهذا. ورد عليه مثل ما رد على هذا. فقال: إن كنت كاذبا فصيرك الله إلى ما كنت.

قال وأتى الأعمى في صورته وهيئته فقال: رجل مسكين وابن سبيل. انقطعت بي الحبال في سفري. فلا بلاغ لي اليوم إلا بالله ثم بك. أسألك، بالذي رد عليك بصرك، شاة أتبلغ بها في سفري. فقال: قد كنت أعمى فرد الله إلي بصري. فخذ ما شئت. ودع ما شئت. فوالله! لا أجهدك اليوم شيئا أخذته لله. فقال: أمسك مالك. فإنما ابتليتم. فقد رضي عنك وسخط على صاحبيك".

 

[ش (أبرص) قال في القاموس: البرص بياض يظهر في ظاهر البدن، لفساد مزاج. برص، كفرح، فهو أبرص. وأبرصه الله. (يبتليهم) أي يختبرهم. (ناقة عشراء) هي الحامل القريبة الولادة. (شاة والدا) أي وضعت ولدها، وهو معها. (فأنتج هذان وولد هذا) هكذا الرواية: فأنتج، رباعي وهي لغة قليلة الاستعمال. والمشهور نتج، ثلاثي. وممن حكى اللغتين الأخفش. ومعناه تولى الولادة، وهي النتج والإنتاج. ومعنى ولد هذا، بتشديد اللام، معنى أنتج. والناتج للإبل، والمولد للغنم وغيرها، هو كالقابلة للنساء. (انقطعت بي الحبال) هي الأسباب. وقيل: الطرق. (إنما ورثت هذا المال كابرا عن كابر) أي ورثته من آبائي الذين ورثوه من آبائهم، كبيرا عن كبير، في العز والشرف والثروة. (لا أجهدك اليوم) هكذا هو في رواية الجمهور: أجهدك، بالجيم والهاء. ومعناه لا أشق عليك برد شيء تأخذه. أو تطلبه من مالي. والجهد المشقة. وفي هذا الحديث الحث على الرفق بالضعفاء وإكرامهم وتبليغهم ما يطلبون مما يمكن، والحذر من كسر قلوبهم واحتقارهم. وفيه التحدث بنعمة الله تعالى، وذم جحدها].

 

{10}

Bize Şeybân b. Ferruh rivâycl etti. (Dediki): Rize Hemmam rivayet etti. (Dediki): lîize ishak b. Abdillâh b. Ebî Talha rivayet etti. (Dediki): Bana Abdurrnhman b. Ebî Amr'a rivayet etti. Ona da Ebû Hureyre rivayet etmiş ki,

 

Kendisi Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'i şöyle buyururken işitmiş:

 

«Benî israil'de biri abraş, biri kel, birî de kör üç kişi varmış. Allah onları imtihan etmek istemiş de, kendilerine bir melek göndermiş. Melek Abraş'a gelerek: Sence en makbul şey nedir? diye sormuş. Abraş :

 

  Güzel renk, güzel cild ve benden insanların iğrendiği halin gitmesidir, demiş. Bunun üzerine melek onu sıvazlamış ve iğrenç hali gitmiş, kendisine güzel bir renk ve güzel bir cild verilmiş. Melek :

 

  Sence hangi mal en makbuldür? diye sormuş. Abraş :

 

  Devedir (yahut; sığırdır,  ishak şek etmiş.) demiş —Şu kadar var ki. Abraşla Kel'den biri devedir, demiş, öteki sığırdır demiştir— ve kendisine doğurması yakın bir deve verilmiş. Bunun üzerine Melek :

 

  Allah sana bu devede bereket versin, demiş. Müteakiben Kel'e gelerek :

 

  Sence en makbul şey nedir? diye sormuş Kel :

 

  Güzel saç ve insanların iğrendiği şu halin benden gitmesidir, demiş. Melek onu da sıvazlamış ve o hal gitmiş. Kendisine güzel saç verilmiş. Melek :

 

  Sence hangi mal en makbuldür? diye sormuş. Kel :

 

  Sığırdır, cevâbını vermiş. Hemen kendisine hâmile bir inek verilmiş ve melek :

 

  Allah bu inekte sana bereket versin, demiş. Sonra kör'e gelerek ;

 

  Sence en makbul şey nedir? diye sormuş. Kör :                         

 

  Allah'ın bana gözümü iade etmesi ve onunla insanları görmemdir, demiş. Melek onu da sıvazlamış ve Allah gözünü ona iade etmîş.

 

  Sence hangi mal en makbuldür? diye sormuş. Kör:

 

  Koyundur, cevâbını vermiş, hemen kendisine doğurmuş bir koyun verilmiş. Derken ötekiler üretmiş. Beriki, de doğurtmuş, bu suretle birinin bir vâdi devesi, diğerinin b'ır vadi sığırı, bunun da bir vadi koyunu olmuş.

 

Sonra melek abraş'a eski suret ve kılığında gelerek :

 

  Ben fakir bîr adamım, yolculuğumda bütün çarelerim inkıta'a uğradı. Bugün evvel Allah sonra senden başka beni (evime) ulaştıracak yoktur. Senden şu güzel rengi, güzel cildi ve malı veren (Allah) aşkına bir deve istiyorum. Yolumda onun üzerinde muradıma  ulaşacağım, dedi. Abraş :

 

  Haklar çoktur, mukabelesinde bulunmuş. Bunun üzerine melek ona:

 

  Ben seni tanır gibiyim. Sen insanların iğrendiği abraş değil misin? Hani fakirdin, Allah sana verdi, demiş. Abraş :

 

  Ben bu malı ancak ve ancak büyükten büyüğe (intikal eden) bir miras olarak edindim, cevâbını vermiş. Melek de :

 

  Yalancı isen Allah seni eski haline çevirsin! demiş.

 

Melek kel'e de eski suretinde gelerek, buna söylediğinin mislini söylemiş. O dahi bunun gibi cevap vermiş. Bunun üzerine :

 

  Yalancı isen Allah seni eski haline çevirsin, demiş.

 

Kör'e de eski suret ve kılığında gelerek: Ben yoksul ve yolcu bir adamım. Yolculuğumda bütün çarelerim inkıtaya uğradı. Evvel Allah, sonra senden başka bugün beni (evime) ulaştıracak yoktur. Senden gözünü iade eden (Allah) aşkına bir koyun istiyorum. Onunla yolumda (muradıma) ulaşaccğim, demiş. Kör :

 

  Gerçekten ben kör idim. Allah bana gözümü iade etti. şimdi dilediğini al, dilediğini bırak! Vallahi bu gün Allah için aldığın bir şeyde sana zorluk çıkarmam, demiş. Bunun üzerine melek :

 

  Malın senin olsun. Siz ancak imtihan edildiniz. Senden razı olundu, iki arkadaşın da hışıma uğradı, demiş.»

 

 

İzah:

Bu hadîsi Buhâri Kitâbu'l-Eyman ve'n-Nuzur ile «Kitâbu'l Enbiyâ'da tahric etmiştir.

 

Abraş: Bedeninde yer yer beyaz lekeler olan kimsedir. Bu hâl mizaç bozukluğundan ileri gelir.

 

Meleğin abraş'a eski suretinde gelmesinden murad; ilk göründüğü şeklidir. O şekliyle görünmesi dâvasını isbâta daha elverişli olduğu içindir. Görülüyor ki, bu üç kişi Allah tarafından imtihan edilmiş ve imtihanı yalnız â'mâ kazanmıştır. içlerinde tabiatı en ziyâde selâmete yakın olan da odur. Çünkü gerek abraş'lık, gerekse saç dökülmesi mizaç bozukluğundan ileri gelir. Kör'lük öyle değildir. O haricî bir sebepten de ileri gelebilir. Hadis-i şerîî fakirlere yardım ve ikramda bulunmaya istediklerini vermeye, kalblerini kırmaktan sakınmaya teşvik etmektedir, Allah'ın nimetlerinden bahsederek şükür, o nimetleri küfrandan kaçınmak lüzumu da bu hadîsin işaretleri cümlesindendir.